Bir Defne bir pazar ne yapar?

Bir çocuğun en güzel hali yolda, arabada uyuyan halidir arkadaşım! Ben bunu bilir bunu söylerim! Biz bu mutluluğu pek sık yaşamadığımız için bu pazar yaşayınca bir havalara girdim sorma gitsin! Ondan bu bilmiş bilmiş laflarım. Hayır, madem arada bir yaşıyorum bari tadını çıkarayım dimi ama?

Bu pazar hava iyi mi kötü mü, yağmur yağar mı derken geldik gaza, Çamlıdere’de bulduk kendimizi. Açıkhava, yürüyüş derken günün esas anlam ve önemini oluşturan bol gıda kısmına geçtik tabi! Yedik, içtik, gezdik dolaştık, Defne’yle top teptik, bedenen yorulmuş, ruhen dinlenmiş, görmemiş güneşi bulmuş yanakları al al olmuş halimizle döndük evimize.

Defne de yolda giderken gelirken uyudu ya, mızmızlanmadı ya onu da öptük, yedik, yumulduk, bitirdik! Maşallah deyiverin, hep böyle olur inşallah diye de ekleyin. Hadi ama!

Günün özeti…

 

 

Top oynadık, yerlerde yuvarlandık. (Herşeyi kurcalayan “elli böcük” Defne çimlere dokunmayı hiç sevmedi. Yerde yuvarlanırken bile göbek temasını koruyup elleri havada tutmayı becerdi!)

 

 

Ailecek yürüyüş yaptık! (Resimdeki yer cücesini bulunuz.)

 

 

Şarkı söyleyip alkış yaptık. (Belki aralarda biraz bağırmış da olabiliriz.)

 

 

Hala lansmanını yapamadığımız iki dişi sereserpe gösterdik. (Dikkatli bak, orda işte, kocaman.)

 

 

Süpürgeyi gören Defne “Hayatımda birşey eksikti, işte şimdi tamam oldu!” dedi. (Evet, biraz cadı olabilir ama tatlı cadı. Belki biraz da acı-ekşi:))

 

 

Günün sonunda “oohh annemden de kat kat güzelim” pozları verdi.

 

 

Halbuki bayağı bana benziyordu bence:))