Defne 29 aylık!

29ay

Defne’nin okula başlama süreci, arada bir hafta azıcık gezmeyle karışık, aslında iş için İtalya seyahati, maaile geçirilen bir bayram… Anlatacak çok şey vardı. Var. Heves yok. Yoktu. Okula gitmeyeceğim krizleri devam ederken, bizim aylar öncesinden belli olan İtalya seyahatine gitme zorunluluğu, Defne’nin dönüşte bu bir haftanın acısını fena çıkarması  falan derken, zamansızlık, keyifsizlik.

Falan filan neyse işte…

Döndüm sonunda.

Bu arada Defne 29 aylık oldu.

On beş gün öncesine kadar “Ayyy ne krizi, ne sendromu, denmez öyle 2 yaş krizi falan, ne o öyle hastalık gibi. Çocuğumuz büyüyor, kişiliği gelişirken, bazı şeylere net tavırlar koyması normal, bu süreçte biz de gelişiminee destek vereceğiz. Hasta değil çocuğumuz, sadece büyüyor.” culardandım. Ya da öyle olmaya çalışıyordum. Şimdi doğal ebeveynlik moda, kitaplar, psikolojik yaklaşımlar falan hikaye oldu ya, ben de eksik mi kalacaktım, dışarıda mı yere mi attı kendini, “çüş artık, daha neler, alsana çocuğunu yerden, hem de öyle bağırtarak ağlatılmaz çocuk”cu teyzelere inat, ağla evladım, içini dök, geçince gelirsin, sarılırız, büyüyorsun bunlar çok normal diyordum. Dışarı donla mı çıkmak istiyor, tabi çocuğum kendi seçimin, 5 derece sıcaklıkta donla sokağa çıkmayı seçebilirsin, sonunda toton donar, ama sen seçiminin sonucunu deneyimlersin ve böylece öğrenirsin diyordum. Yok be tabi ki atıyorum, kızıyordum, sinirleniyordum, bağırıyordum ama en azından cinnet geçirmiyordum!

Tam iki hafta önce anladım ki evet bu iki yaş krizi, iki yaş sendromu! Evet bu hastalık değil, bu direk delilik!

Bugüne kadar gördüğüm inat, inat değilmiş. 2 yaşında bir velet, bile isteye, insanın gözüne baka baka onu delirtmek isteyebilir ve bundan keyif alabilirmiş!

 

Giyinmem krizi. 1.5 saat.

Nü şekilde TV seyretmenin keyfi başka nerede olabilir?

 

Banyo yapmam krizi. 1 saat.

Bir hafta banyo yapmazsam saçlarım harika  şekil alıyormuş. 

 

Banyodan çıkmam krizi. Yarım saat.

Madem girmem bir hafta sürdü, çıkmam 15 dakika sürecek değil ya!

 

Toka takmam krizi. 1 saat.

Yemek yerken saçım içine girmezse, sulu boya yaparken saçlarım da boyanmazsa, oyun hamuru kafamın derinliklerine işlemezse, banyodan saatlerce çıkmamamın ne anlamı kalır ki?!

 

Uyumam krizi.

Zamanla ölçülemez!

 

15 günlük yoğun programdan sonra, haftasonu itibariyle yavaşlatılmış programa geçti neyse ki. Bünye günde 6 saatlik kriz kotasına alışınca, daha azıyla yetinemiyor valla. Yatakta 2 saatlik bezdirmek suretiyle uyutma programı, 45 dakikaya düşünce, bir kurtlanıyorum da kızı dürtüp uyandırasım geliyor, nooolduu, bugün erken bayıldın diye.

İki yaş krizi 2 ila 3 yaş arası seyredecekse, ilk altı ayı hafif geçirdik ya, onun keyfindeyim şimdi.

Ay kriz demek yoktu ama. Büyüyor çocuğum. Anasını delirtmezse, babasını zıvanadan çıkartmazsa, donla dışarı çıkmazsa, paltoyla yatağa girmezse nasıl öğrenecek sınırlarını.

Sen böğürerek ağla aşkım, ben yanında mal gibi beklerim, sarılmak istiyor musun diye sorarım, daha çok böğürürsen, tamam, anladım, şimdi sarılmak istemiyorsun, sen isteyene kadar yanında sessizce bekleyeceğim, ağlayıp açılınca gelirsin, ben de sana sürekli “tüm manyaklığına rağmen” demeden, seni seviyorum derim. Orada otururken de papatyadan fal bakarım sakince. Camdan tek başına atlamak, camdan seni yanıma alıp atlamak, camdan ailecek atlamak,  camdan tek başına atlamak, camdan seni yanıma alıp atlamak, camdan ailecek atlamak… Yok canııım olur mu öyle şey, ruh hastası mıyım ben? Büyüyorum sadece, benim de kişiliğim gelişiyor.

Ayy anlattım anlattım da rahatladım valla. Bugün hiiiç camdan atlayasım kalmadı. Hem 9 gün tatilden sonra, okula da ağlamadan hatta isteyerek gitti ya, keyfim çok yerinde aslında oolum! Ama söylenmek de anneliğin şanından. Söylenmeyeceksem niye doğurdum?!

Bundan sonra gelsin okul yazıları!