Doğa 13, 14,15, fiyutttt 16 aylık oldu!

IMG_7079

Ay bunlar iyi günlerin, emekledi mi daha zor, yürüdü mü daha zor, koştu mu daha zor, ayyy konuştu mu en zor, dil pabuç vs vs vs’ciler az yaklaşın.

Ay bunlar en zor günlerindi, hele bir ilk yıl geçsin, hele bir yürümeye başlasın, hele bir iki kelime konuşsun, abla-kardeş iletişimi çoğalsın, herşey çok kolay olacakçılar siz de yanaşın.

Birşey diyeceğim.

Hepiniz yalancısınız var ya.

Şu son dört ayda Doğa yürümeyi öğrendi, amaaan hayat önce bir kolaylaştı bir kolaylaştı, zira o yürüyemezken de devamlı yürümek istiyordu. İşte o sırada devreye ben giriyordum. Tripodun mucidi kimse, kesin geleceği gören biriydi ve bizim o yürüyemezken yürümeye çalışma halimizden ilham almıştı. Çocuk yürüdü, iki ayağım, bir elim boşa çıktı ya, o an ellerimle mantı açıp, ayaklarımla spinning yapabilirdim. O derece heyecan, o derece mutluluk.

Sonra evde en çirkininden plastik bir bebek sandalyesi buldu. Onu kaldırabildiğini keşfetti. İstediği yere taşıyabilecek kadar hafif olduğunu. Veee en sonunda üstüne çıkılabilir olduğunu. En başta tek elim boştaydı en azından. Ahh güzel geçmişim ahhh.

Sonra yavaş yavaş dili çözülmeye başladı. İnsan bekliyor ki, bu kadar emek, bu kadar uykusuzluk, bebe desin ki “Anneeeem, hayranım sana, hem iki çocuğuna misler gibi bakıyorsun, sarma dersen sarma, mantı dersen mantı, evde her çeşit yemek gani gani, oyun desen gırla, Montessori desen ondan üstün, Waldorf desen halt etmiş, disiplinlerüstü bir eğitim öğretisi ışında, oynatırken eğlendiren, eğlendirirken düşündüren, düşündürürken, ehhh neyse ne işte. At olmaca, eşek olmaca, fış fış kayıklamaca, kültür sosu da tamam yani. E bir de iş dünyasındaki üstün başarıların, ve her daim “tarz” giyimin,saçın başın güzelliğin… Allah sana da, sağlığına da, aklına da, güzelliğini de zeval vermesin, ay her yere de resmini koyma, sesi büzüşesice, boynu altında kalasıca Mirandalar, Adrianalar nazar etmesin.”

Doğa ne dedi? Totom on saniye yer görünce “gak”, ay bu konuyu sular seller gibi öğrendim bile desen, her su lafını duyunca, “gak fua” (kalk da getir diyor suyunu), Doğa diş fırçam nerede, “ookkk”, Doğa cüzdanıma naptın lan, “oookkkk”, Doğaaa arabanın anahtarı, “ooookkk”.

Bir yaşından sonra, abla-kardeş şahane oynayacaklar, birbirlerinin gelişimine muhteşem katkıda bulunacaktı. Teori buydu. Evet mağara adamlığından, 2000li yıllar modern insanlığa geçiş gibi milyor yıllık bir süreçse gelişim, ilk basamakta fena değiller. Bütün gün diğeri eline ne almışsa, öteki onu elinden alıp, birbirlerini böğürtüyorlar. “Çekişmek” diye bilimsel bir gelişim yöntemi var mı?

Ama bir gülüyorlar var yaaa…

Diyenler var ya.

Tamam lan bir siz haklısınız, yalan yok.