Acılara bulanmamış bir ‘sanat’ söyle bana Mozart!

Hepsi üst üste geldi.

Gelir bazen.

Aeden’i yeni bitirmiştim. Azra Cohen’in kitabını.

O gün geyiğin dibi whatsapp grubumuzda ‘sanat’ konuşmuştuk!

Ve TV’de orta yerinden bir filme denk geldim.

Ben Doğa’yı çılgın uzay hikayeleriyle uyutmaya çalışıp o geceye kendi destansı sonumuzu yazmaya çalışırken, filmde uzaylı dostlarımız da boş durmamış, dünyayı istila etmiş.

Kendi destanlarını yazacaklar.

Benim anladığım.

O kısımları kaçırmışım .

‘Vay şerefsizler, sizin nanobilmemne teknolojiniz bize napar, şimdi tripod kılıklı süper güç bilmemnelerimiz gelecek ve sizin heptapodlarınızı yenecek!’ diye havaya girmişken, anlıyorum ki uzaylıların niyeti iyi. Bizi yok etmek için değil, bizim beyinsizce yok ettiğimiz yer küreyle, aslında nasıl bir ilişki kurmamız gerektiğini öğretmeye gelmişler. Türümüzü bu yer kürede var etmeye devam etmek istiyorsak, gerçek birer ‘insan’ olmayı öğretmeye. Fosil yakıtın anlamsızlığını anlatıyorlar. Yenilenebilir enerji kaynaklarını öğretiyorlar.

Aynı Aeden’in anlattıkları gibi.

Filmle kitap zihnimde karışıyor. Bir anda kendi ırkımı satıyorum. Kendimi süpernovadan gelmiş, evrimde bir üst ırktan biri gibi görmeye başlıyorum. Tamam diyorum, insanlara aslında petrolün ne olduğunu anlatırsak, madenlerin, öz kaynakların, doğanın,  bunu başarırsak ben ve benim gibi bir kısım istilacı uzaylı, kimse tutamaz bizi. Bunu bir başarırsak, uğruna savaşacak şeyler de tükenir. İnsanca yaşam başlar.

Adaletsiz gelir yok. Savaş yok. Haksızlık yok. Açlık yok. Bir nevi Ütopya. Rahmetli More yıllar önce demiş. De dinletememiş.

Herkes tam. Herkes bütün. Herkes mutlu.

Tam o noktada bir şey dürtüyor beni.

Acı yoksa sanat da yok diyor.

Uğruna savaşılacak haksızlık, kötülük yoksa ondan beslenen sanat da yok.

Başkaldırı yok. Tutku yok.

Hay ben bu varoluşun bitmez tükenmez kısır döngülerine!

Yaşam her türlü iki ucu boklu değnek.

Sıkıntı büyük.

Dünyaları kurtarsak, sıkıntıdan ölüyoruz.

Sanatla coşalım desek, savaşlarda ölüyoruz.

Neyse ki tam bu noktada, ben kimim ki koca evrende rahatlığına bürünüyorum.

Üflesen uçar giderim.

Toz tanesi.

Ya da el alemin derdi beni mi gerdi, koca dünyayı ben mi kurtaracağım aymışlığına/aymazlığına.

Bir üşengeçlik geliyor üzerime.

Evrenin sırrını çözeceğiz, bir senin ortalama zekanın katkısı eksik, yetiş deseler, ben o işlerden çektim elimi ayağımı gülüm deyip, bir çay koyacağım kendime.

Ve yazacağım o whatsapp grubuma. Herkes Fifty Shades’i seyretti mi genjleeer?

Fona da açarım Mozart’ı, Beethoven’ı, Debussy’i.

Acılara bulanmamış bir sanat söyle bana derim.

Söyle Mozart.