Defne artık bayağı konuşuyor. Oturup büyük insan gibi sohbet edebiliyorsun. Oturup derken, tabi ki sen oturup. Büyük insan derken, büyük olan sensin, tabi ki o değil. Tamam, biraz abartmış olaibilirim, büyük insan gibi değilse de bayağı konuşabiliyorsun karşılıklı. Bayağı. Çok. Bazen biraz fazla çok. Bazen çıldırtacak kadar çok. Bazen camı açıp imdaaaat diye bağıracak kadar çok. Tamam anne söylenmiyorum, evet biliyorum ben de Defne kadar çok konuşuyordum, belki daha çok konuşuyordum, evet sizi çıldırtıyordum, ve evet siz bana hep sabır gösteriyordunuz ama arada da imdat ya!
Arabada gitmek bu işin son noktası. Ben arabayı sürüyorsam ve hele de ikimiz arabada yalnızsak, kendisi pek bir sıkıldığı için çeneye vuruyor.
-Anne bu ne?
-Ağaç Defnecim.
-Neden?
-Abiler, ablalar adını ağaç koymuş.
-Neden?
-Çünkü bir adı olması gerekiyormuş.
-Neden?
-Öyle işte, senin adını biz Defne koyduk ya, onun adını da abiler ağaç koymuş.
-Hangi abiler?
-Bilmiyorum Defne. Biraz sessiz olalım mı, bak dikkatim dağılıyor.
5 sn sonra.
-Anne.
-Efendim Defne.
-Anne, anne, anne, anniieeeaaa, anniiiiieeeeeeaaa.
Çıldıran ben.
-Efendim, efendim, efendiiiiim?
-Bak ağaç.
-Evet ağaç.
-Neden?
Gerisini yazmayacağım, evet ben çekiyorsam sen de çek, ucundan nasiplen istiyorum ama biraz da iyi kalpliyim, kıyamıyorum sana.
Yine birgün arabada çıldırıp dedim ki, Defne senin bu yaptığın tam, kilit nerde suya düştü, su nerde inek içti, inek nerde, dağa kaçtı, dağ nerde, yandı bitti kül oldu gibi oldu. Kısa bir sessizlik… Aha da benim devrelerle birlikte onunkiler de yandı, al bakalım anan mı yaman sen mi yaman, öyle susarsın işte diye eğlenirken ben…
-Kilit nerdeymiş anne?
-Suya düşmüş.
-Neden?
-Dikkat etmemiş yürürken.
-Kim?
-Abi.
-Hangi?
-Offf bilmiyorum Defne.
3 sn sessizlik.
-Su nerde?
-İnek içmiş.
-Neden?
-Çok susamış.
-Neden?
Gerisini yine yazmayacağım. Seni sevdiğimden bahsetmiş miydim?
Bu esnalarda, arabayı sağa çekip, teypten Ankara’nın Bağları’nı açıp deli deli halay çekip, oynayıp, çıldırıp, sonra sessizce tekrar arabaya binmek istiyorum.
Defne neden anne diye sorsun diye.
Arınmak için evladım, arınmak için diyeyim diye.
Aşağıdaki videoyuyu ilk gördüğümde, yok artık bu kadarı da olmaz demiştim. Hergün defalarca yaşıyorum bu sahneyi.
Anne, annneeee, anneiiiaaa, annieeeeeeeaaaaa, anneeeee, anni, anne, annnieeeeaaa!
Efendim Defne, efendim?!!!
Anne gayaba.
Al işte bunlar da Defnece, ne, ne demek?
Gayaba-Merhaba
Kayaya-Yakala
Epipis-Elips
Elbibis-Elbise
Kupte-Köfte
Donmama-Dondurma
Alp Tutun-Alp Tuna
Çitolata-Çikolata
Gükan-Gökhan
Bucu-Burcu
Bayak-Başak
Uuur-Uğur
Anene-Anneanne
Kannnn-Kaan
Guuney-Güney
Tıngı-Çıngı
Depme-Defne
Diyor. Ve geri kalan herşey için ittemiyöm!
Bu “ittemiyöm” dönemi ne zaman bitecek, bilen varsa hayrına bir haber etsin.
Daha bunun horrible three’si, terrible four’u, bilmemne five’ı var diyecekler, mümkünse görüşmeyelim!