Düşün. Sadece…

images

Senin gibi düşünene saygı duymak ne kadar kolay.

Ve senin gibi düşünmeyene saygı duymak ne zor.

Halbuki maharet o iken.

Benim için de. Senin için de.

Hala “üç-beş ağaç” uğruna sokakları birbirine kattılar, polise taş attılar, şiddete başvurdular, değer mi diyenler var.

Kibarca.

Kibarca olmayanları da var.

Düşün. Sadece düşün. Ama etraflıca.

O üç-beş ağacın sembol olduğunu, o sokaklara dökülen insanların kendi için değil, benim için değil, senin için değil, hepimiz için orada olduğunu.

Bugün “özgürce yaşamak için direnen” insanların bahsettiği özgürlüğün seni de kapsadığını…

Kendi bir kadeh rakısını keyifle içsin, sen ibadetini istediğin gibi yapabil diye.

Kadın-erkek farketmeden hepimiz istediğimiz eğitimi alabilelim diye.

Bugün başbakanı birşeyler dayatırsa milletine, yarın kadına kocası dayatmış çok mu zihniyeti olmasın diye.

Kaç çocuğum olacağına ben karar vereyim, sen karar ver diye.

Fikrimi söylediğimde, fikrini söylediğinde üç-beş çapulcu olarak anılmayalım diye.

Başbakana soru sorma “cesareti” ni gösteren gazeteci de, sen de ben de, çocuk gibi azarlanmak yerine “siz” diye hitap edilmeyi hakettiğimizi cümle alem duysun diye.

Bu ülkede üç-beş ağaç konusunda da, Kürt meselesinde de, türban konusunda da kimse uyutulmasın, basın özgürce, hem benim düşündüğüm gibi, hem de benim düşünmediğim, bazen de düşünemediğim gibi haberler versin diye.

Sen de kendini benim yerime koy. Ben, senin yerine koymak için elimden geleni yapıyorum.

Evet zor.

Ama deniyorum.

Sen sen olmaya devam et. Ben de ben. Farklı düşünceler, fikirler, inanışlar, hayat tazrları olsun. Hayat böyle güzel, böyle zengin zaten.

Birarada yaşarken “biz” de olalım. Bizi biz yapan, ortak dil, ortak din olmasın ama.

İnsan olmak olsun.