Karda…

Bence her çocuğun karla anısı olmalı.

İlk gördüğünde ağzı açık seyretmeli.

İlk üstüne bastığında şaşırmalı. Yumuşak. Beyaz. Soğuk.

Eline alıp, karı ağzına atıp yemeli.

Parmağının ucuna düşen kar tanesi bir süre sonra eriyince hayretler içinde kalmalı.

Kar tanelerinin her birini farklı şekli olduğunu, hatta bir “şekli” olduğunu benim gibi 20 yaşında keşfetmemeli.

Çocuk dediğin “çanağı kırmak” ne demek bilmeli. Çanağı annesinin Esse’den aldığı milyonuncu renkli kaptan ibaret zannetmemeli.

Biraz büyüyünce işin zibidiliğine geçip, içine taş konmuş kartopu yapmayı öğrenmeli.

Arkadaşının sırtından kar atıp çığlık attırarak eğlenmeli. **

Kardan adam yaparak ilk aşkını, kardan kadın yaparak hayalindeki “altın oran” ı keşfetmeli.

Çocuk dediğin karda bata çıka yürümeyi bilmeli.

Bata çıka yürüyüp koşup, içine dalıp, en sonunda da botunda kalan karlara bir anda şaşırıp, Defne gibi “Eeeeh eeeh!” diye bozulup temizlemeye çalışmalı. Demeyeceğim. O Defne’nin kendi şapşallığı:) Ama yaparsa da iyi oluyor, size ekstra eğlence çıkıyor. Zira “Her çocuğun karla anısı” olurken, yanındaki ebeveynin totosu donuyor, ayak parmakları uyuşuyor, ağzı soğuktan çarpılıyor. Ve inan bana, burnum ve yanaklarım kıpkırmızıyken Defne kadar tatlı değilim! Tam o noktada biraz motivasyon gerekebiliyor!

Ha bir de ortamda kızak varsa, evet o kızak resmi olarak Defne’ye de ait olsa, tek başına oturması tehlikeli mi olur diye, hem de kızak 2 kişilik derken… Amaaan daha fazla uzatamayacağım! Çooook eğlenceli!

Her karsız ama buz gibi Ankara gününde, Mersin’de şubat ayında annemle sahilde, kumların üzerine oturup kitap okuduğumuz günleri hatırlayıp, içimden Ankara’ya sunturlu bir küfür ediyorum. Ama her kar keyfinde… Tamam tamam. Geri aldım. İki günlüğüne:)

**Biri ileride kızımın sırtından kar atarsa, hele de bu birisi erkek olursa, ıslak kızılcık sopasıyla kovalarım! Demedi demesin.