30’undan sonra triplenirsen olacağı bu!

Biz gençken ‘triplenmek‘ diye birşey vardı! Yoo, öyle İngilizce- Türkçe sözlüklerde yazan “trip: Kısa seyahat veya yolculuk” la bir alaka kurmaya çalışma. Çünkü, hiç alakası yoktu.

Triplenmek daha ziyade gençken ve tüm dünyaya karşıyken, illaki muhalefet olacak, olmadı kendini üzecek, yetmedi bunalıma sokacak birşeyler yaşamak, yaşayamıyorsan yaratmak, o da olmadı hayaliyle yetinip, kendini bir birayla sarhoş edecek hale getirmekti. Amma da uzattım lafı, şimdiki halimle tek kelimeyle ‘efkarlanmak’ tı işte. Ama marifet çoğu zaman efkarlanacak birşey olmasa da yine de efkarlanabilmekteydi. Çok tripliysen Sakarya’daki barlardan birine, başta neşeliysen ama sonunda tripleneceksen Kızılay’daki eller havaya barlardan birine, triplenmeye gönlün yoksa ama cool’luğumdan da ödün vermem diyorsan Tunalı’daki barlardan birine giderdin. Gerçekten tripliysen ODTÜ stadyuma. Ama o başka. O zaman gerçekten dertlisin demekti. Konu aşk acısı olur, aşık değilsen niye değilim olur, aşk konusunu eskittiysen bu üniversitede bu bölümde ne işim var olur, mühendis olan arkadaşın ‘Ne güzel sen mimarsın birşeyler üretiyorsun, ben ne halt ediyorum?’ der, mimarlıkta okuyan sen, işletme de okuyana ‘Sen hiç değilse çalıştığın zaman kazandığın parayla, hayatının geri kalanını satın alacaksın, ben ne halt edeceğim?’ dersin… Sonra hep gidesin olur, bu şehir boğar seni, bu ülkede yaşamak istemezsin. Hep bir çift kanat istersin. Hayali bile olsa. Özgürlük demek ya onlar. Ama konu gelir gelir sonunda yine aşk acısı olur. Acısı olmazsa aşk olmaz ya, o yüzden acıtacak birşey olmasa da illa ki bulunur..

Biz de triplendik yıllarca. Güney’li, Güney’siz, birbirimiz için, birbirimiz yüzünden, defalarca. Evlendikten sonra bir akşam Güney’le Tunalı’da Cafe Lins’de oturuyoruz. Daha Defne yok. Böyle Viyana’daymışız ortamı…Müzikler güzel, yemekler güzel, biz güzeliz. Alttan alta başka müzik sesleri de geliyor çevreden. Sevdiğimiz şarkılar. Ama eskisi kadar çok dinlemediğimiz. Biraz rock, biraz metal, bazen ne zaman nerede duyarsan duy, illa ki gözlerini dolduracak bir Sezen Aksu şarkısı.. Bilenler bilir, Cafe Lins’in karşısında Corvus Pub’ın falan da içinde olduğu 5 katlı sırf barların olduğu bir bina vardır. İşte kafayı kaldırıp, mutlu kabuğumuzu azıcık aralayınca o binayı görüyoruz. Biraz hüzünleniyoruz, biraz duygulanıyoruz. Vay be gençlik diyoruz, neler yaşadık hatırlıyoruz. Lan o minnacık masalarda, karanlıkta birbirimizin yüzünü görmeden, birbirimize ettiğimiz iki çift lafı duymadan o barlarda ne triplenirdik diyoruz. Ama bir türlü triplenemiyoruz. Çünkü fazla mutluyuz. Çünkü fazla yaşlıyız. Çünkü artık mutsuzsak, efkarlıyız. Bira değil, rakı içiyoruz. Artık aşk acısı çekmiyoruz.

Bolu’dan dönüyoruz. Bir kaç gün önce. Defne yok yanımızda. Günübirlik iş için gitmişiz. Radyo açık. Eski, güzel şarkılar çalıyor. İki saatlik de olsa, sakinliğin, arabada yanyana oturabilmenin, canın isteyince iki çift laf edebilmenin, istemeyince kendini müziğe bırakmanın tadını çıkarıyoruz. Aşkın Nur Yengi söylemeye başlıyor. Aa bu şarkı da nerden çıktı diyoruz, gençken ne çok dinlerdik diye düşünüyoruz.

Karanlığın içinde yandı gözbebeklerim
İlk önce gözlerini gördüm
Ilık rüzgarlar misali
Sesin değdi tenime
Belki bin defa yanıp yanıp söndüm

Bir yanda sen bir yanda tövbeler
Bir yanım karşı koyar bir yanım ister

Serserim benim deli dolu sevgilim
Kor gibi sıcak yada sular gibi serin
Gelme uzak dur korkuyorum çok
Çılgınlık bu halim yok

Gözlerim doluyor. Hüzünleniyorum. Her kelimesi için gözümün önünde bir hayal. İçim titriyor. camdan dışarı bakıp, derinlere dalıyorum. Evet ya, bildiğin tripleniyorum. Ben kızımı özlüyorum. Sabah 9’dan akşam 6’ya kadar göremedim diye. İşe gittiğimde zaten göremediğim saatler olsa da. Sırf başka bir şehre gittim diye. Sırf istediğimde eve çıkıp göremem diye..

Kor gibi sıcak yada sular gibi serin
Gelme uzak dur korkuyorum çok
Çılgınlık bu halim yok

Derken kadın, ikinci çocuğu yapmalı mı, Defne kardeşsiz kalmasın mı, ama ben bir tanesi için yeterince iyi miyim bilmiyorum ki, çılgınlık bu halim yok derken yakalıyorum kendimi!

Yok artık!

Deli miyim neyim?

30’undan sonra triplenirsen olacağı bu!

Not: Ben bu yazıyı yazarken rayoda Losing My Religion çalmaya başladı. Gel de triplenme..

3 Responses to “ “30’undan sonra triplenirsen olacağı bu!”

  1. Basak dedi ki:

    oooo sen kopmussun iyice..triplenmek icin mimarligin icinde tenhada duran ve traktor gibi calisan radyator makinalarinin ustunu de eklemen lazim ama..:)

    • tuba dedi ki:

      ay hakkaten bajak ya, ama orayı yaşamayan anlamaz. bir de akvaryum sesi çıkaran 321 nolu oda mı ne vardı:) benim bu hisli manda hallerimden normale dönmem için bir gece beni sabahlatmanız lazım bölümde. özcan deniz de çalarsa bak nasıl pamucuk oluyorum:)

      • Basak dedi ki:

        ‘late night parties with dj daphnee’ olayindan sonra sabahlamak senin icin anlamini yitirdi bence..iki bilemedin uc kadeh romlu kokteyl (suslu bardakta) den sonra senin bunye az da olsa toparlar ama eskiye donus imkansiz..deformasyona ugradin sen..selulit bikere geldimi gitmez ya senin hisli manda hallerinde oyle..daha fena olmasin diye onlem almaliyiz ama..sen ikinciyi yapip da hepten kopmadan:)

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir