Ben “anne” olmuşum haberim yok!

 

Geçen sene tam da bu zamanlar “Hani erken doğuruyordum, 9 ay bitecek nerde bu velet?” diye geziyordum. Niyeyse Anneler Günü’ne heves etmiştim bi, o gün doğacağına inanıyordum. İçeride plan yapıp, bana sürpriz hazırladığına. Yok, öyle değilmiş:) Sürpriz falan yokmuş. Yeri rahatmış. Tembellik ediyormuş. Geçen sene karnımdayken teorik olarak “anne” sayılsam da özünde bu benim ilk “Anneler Günü”m. Hala “anne” olmak fikri bir garip. Sanki biz Defne’yle iki kankayız, takılıyoruz öyle. Bazen süpper anlaşıyoruz, kahkahalar, eğlenmeler, birlikte şımarmalar. Bazen dalaşıyoruz, bağırışıyoruz, kavga ediyoruz. Bildiğin iki arkadaş işte. Bazen de şu geçen seneyi ve beni nasıl değiştirdiğini düşünüyorum. Evet, ben bir “anne”yim!

İşte anneyim dedirten şeyler:

1. Başkalarını yıllarca bol keseden eleştirip şimdi tükürdüğümü bir güzel yaladığım herşey!

Evet, bir lokma daha yedirmek için kırk takla attığım, terledi diye sırtına kağıt havlu koyduğum, hala sallayarak uyuttuğum doğrudur:)

2. 30 senelik tarihimde varlığının hiç de farkında olmadığım anaç kişiliğimin hortlaması!

Ne var yani belgeseldeki çamura batmış yavru fili azıcık totosundan ittirivermek istediysem ve yapmıyor diye annesine söylendiysem…

3. Mantıklı ve azıcık da ruhsuz halimden evrimleşmem, bizimkilerin deyimiyle “hisli manda” ya dönüşmem!

Ama yani Turkcell ‘in “Hayat paylaşınca güzel” reklamının sonunda o iki yaşlı amca sarılıyor ya birbirine, o sahne bitiriyor ama beni yaa…

4. “Mutluluk” kavramımın kökten değişmesi!

Yurtdışında tatil, yeni açılan restoranda yemek yemek? Bırak onları. Defne’yle eğlenip, üzerine makul bir saatte uyutmuşsak ve Güney’le “Kuzey-Güney”‘i mi seyretsek “How it is made?” mi tartışması yaşayabilecek enerjimiz kalmışsa o gün mutluyuz:)

5. Ne kadar sabırlı ve ne kadar da sabırsız olduğumu keşfetmem!

Yeter ki uyusun diye saçımı tutmasına izin vererek iki büklüm bir saat sallamaya sabrım olduğu, ama içimden birden kalkıp Defne’ye “Dur şu camdan bi atlayıp geliyorum” demek istediğim doğrudur. Hayır, çift kişilikli değilim. İntihara meylim yok:)

6. “Anne olunca anlarsın” sözünü dinleyen değil söyleyen taraf olmak!

Amaaan amma da abartıyorlar, yedir içir iki pış pış uyut diye atıp tutuyorken şimdi “Aaa nesi var mis gibi uslu çocuk, uyur uyur merak etme” diyenlere fena şarlıyorum! Anne olunca anlarsın!

7. Alışveriş önceliklerimin değişmesi!

Zara’ya girince önce çocuk reyonuna bakıyorum diyeyim sen durumun vehametini anla!

8. Tatil planlama kriterlerimin alt üst olması!

Her sene “Ay değişik bir yer olsun, yeni yerler görelim” derken bu sene gideceğimiz otelin sahili kum mu Defne’nin totosunu acıtır mı diye giden 5 kişiyi arayıp sormuş olabilirim, pişman değilim. Kummuş:)

9. Gittiğim her yere Defne’yle de gidilebilir mi gözüyle bakmam ve illa da götürmem!

Evet, geçen cumartesi akşamı Spr Pub’daki yer cücesi Defne’ydi…

10. Çocuğuma aşığım diyenlere gıcık olurken, çok seviyorum desene niye illa “aşk” derken tamamen değişen fikrim!

Gözünden gelen bir damla yaş için içinde bir yerler cız ediyorsa, yaptığın birşeye güldü diye, o saçma şeyi 100 kere tekrar edebiliyorsan, bağırışmaların üstüne kucaklaştığınız anın tadı hiçbirşeyde yoksa, sadece arabada uyuyup eve taşırken başını senin boynuna sokuyor diye kocanla o gün kim taşıyacak didişmesi yaşıyorsan, nerede olursan ol kokusu burnundan hiç gitmiyorsa, evet başka açıklaması yok. Bunun adı “aşk”.

Ve, evet, bu benim ilk Anneler Günü’m!