Olan biten…

 

Hızlı geçiyor günler ve yoğun.. Tatlı bir telaşımız var.. Defne bile bizimle birlikte bir koşturmaca içinde…Pazartesi akşam Defne amcasına “kız istedi”! Onu evin içindeki basamaktan 100 kere inip çıkmak, masadaki yiyeceklere dokunup karıştırmak daha çok ilgilendiriyor gibi görünse de aslında geceye çok hazırlanmıştı.. Babasından kızı istemek için “Allah allah” ve “ver ver” demeyi bile öğrendi! “İstenen kız” ın bir de adı var tabi. Mizyal. Hoşgeldin Mizyal:))

Ha bir de Eymir’de kış sezonunu bitirip Eymir’de bahar konseptine geçiş yaptık pazar günü. Her iki fani Ankaralı’dan biri gibi:) Göl vardı, güneş vardı, kum havuzu, park vardı. Kova, kürek, başka çocuklar, doğumgününde kendini feda edip pusetini sallayıp Defne’yi uyutan arkadaşlar vardı, bir de kum havuzunda başında bekleyip oynatan. İyi ki doğdu Gökhan:)

 

 

Haftasonu öğrendik ki, su, deniz olmasa bile insana iyi gelirmiş. Arkadaşlarla sohbet güzelmiş. Aylaklık hala en sevdiğimiz şeymiş. Güneş insanı gülümsetirmiş. Kızlar biraz cadı olabilirmiş. Cırlayarak başka çocukların elinden kürek alabilirmiş. Ama kürek alana kadar değerliymiş. Alınca hemen bir kenara atıp unutulabilirmiş. Yeni heyecanlar aranabilirmiş. Top başkasının elindeyken kıymetliymiş. Bir pet şişeye kapak takmak büyük bir iş ciddiyeti gerektirirmiş. Kum dediğin şey kulağın içine bile girermiş. Zor çıkarmış. 11 aylık bebekler şapka takmayı sevmezmiş. Uyumak Defne için hala gereksizmiş. Biz minik bir aileymişiz.