Çocuk yapın, çünkü…

fotoğraf

Havuzda bütün gün cup cup yüzüp, anası olacak kadın da senede 5 gün su görünce değil çocuğunu kendini bile unuttuğu ve kıza su vermek hiç aklına gelmediği için, bir anda havuzun kenarına 2.80 yüzüstü yatıp, kuçu gibi şap şap şap havuzun suyunu içiyorlar.

 

Her yerini sivrisinekler ısırmış ve deli gibi kaşınıyorken, üsturuplu kaşımayı da bilmeyip her yerini yara edince, durmadan da acıyor diye sızlanınca, anne de acıyan sinek ısırıklarına tükürüp sürüp iyi gelir deyince, olayı içselleştirip her acıya iyi geleceğine inanıp,  15 gün sonra trambolinde zıplayıp düştükçe, acıyan ayaklarına, acıyan kollarına, acıyan popolarına tükürük sürüyorlar.

 

Tükürük iyi gelmedi mi? Alternatif tıpta çareler tükenmez deyip, acıyan her yerlerini kendi kendilerine öpücüklere boğuyorlar.

 

Ulen 5 günlükken bunu yaptı, 5 aylıkkken şunu yaptı, tey teeey yaşına gelmeden bir akıllandı bir akıllandı diye hava atıyorsun ama özünde çok şapşallar. Poposunda kedi resmi olan taytı giydirip, poponda birşey var deyince, görebilmek için kuyruğunu kovalayan kedi gibi deli deli dönüp duruyorlar.

 

Çok iyiniyetliler. Ana-babaya güven sonsuz. Ana-baba da aynı iyi niyetteyse bir eğlence çıkmaz. Ama değilse?! Armuta popo, ıhlamura dandinidon, peynire cartlak diyebilirsin. Valla kabul ediyorlar. Etik mi, değil.

 

Çok meraklılar. Her şeyi ama herşeyi soruyorlar. Evde kocanla iki kelam edemiyorsun. Zira konuşma şöyle:

G:  Bugün o projeyi yolladın mı?

Defne, anneye döner. “Ne diyo?”

T: Yollayadım da, şunlar eksik kaldı.

Defne, babaya döner. “Ne diyo?”

Bu sonsuza kadar süren konuşmayı ya da konuşamamayı yaşayınca insanı bir intikam duygusu kaplıyor. Başlıyorsun İngilizce konuşmaya. Ne diyo, ne diyo diye çıldırıp, sonunda çığlığı basıyorlar. Ne diyonuuuuzzz? Komik oluyorlar.

 

Hayatta herşeyi ciddiye alıyorlar. Misal haftasonu Eymir’e gitmişsen ve orada ilk defa “ring” adı altında havalı, şehirlerarası otobüs gibi otobüse binmişse, yiyip içip, uyku saatinde yine uyumayınca, adi anne-baba uyutmak için “Bak uyumayan çocukları otobüse almıyorlar.” diye kandırmışsa -kandırmak ağır oldu ya, teşvik ediyelim- yine de uyumamışsa, dönerken de şansa, havalı otobüs yerine kıytırık minibüs gelmişse, akşam Başak’a anlatıyor: Bajaaak, ben büyük otbüse binemedim. Neden? Çunkuu, uyumadım! Evet herşeyi ciddiye alıyorlar!

 

Kabız olup da, Mizyal iyi gelir Burçak bisküvi getireyim deyince, ilk defa bir bisküviye ismiyle hitap edildiğini duyup şoka giriyorlar. Yanına da çay yapalım, ıhlamur çayı deyince seyreyle konuşmayı:

Anni, bisküvinin adı ne?

Burçak.

Peki çayın adı ne?

Ihlamur.

(Kıs kıs gülerek…)

Benim adım da Defne.

Komik olmaya devam ediyorlar.

 

Birini sevdiğinzaman  “cığım”lı konuşulduğunu keşfedince, herşeye, herkese, hatta her duruma uyguluyorlar.

Anni, seni çot seviyorumcum!

Anni, itimiz bobot bapalım mı cığım?

Canım annem, bitanemcim.

 

Yeni öğrendikleri kelimeleri cümle içinde kullanıp, bir de kendileriyle gurur duyuş anları var ki!

Anni, bi fikrimin geldi. Dop uynıyalım, kipat okuyalım, soooora masal anlatalım, soooora doktorculuk uynıyalım. Sooooora uyuyalım. Bu fikrimini beğendin mi?!

Annniiiiii, bi aklımın geldi, bi fikrimin geldi, hayuza gidelim mi?!

 

Şimdi oturup, uykusuz geceleri, yorgunluğu, içilemeyen buz gibi çayları, kahveleri, oturup yenemeyen yemekleri, evde olduğun sürece yer görmeyen totonu bir kenara koy, bir kenara da bunları. Yine de kazançlı iş şekerim. Canın burnunda olsa, beynin eriyip kulaklarından akacak kıvama da gelse, ulen buna da gülünür mü desen de, elinde değil gülüyorsun. Garanti.

Yapın yani, çekinmeyin.