Defne 22 aylık!

Tam 1 ay geçmiş son yazının üzerinden… Nasıl dolu, dopdolu, nasıl mutlu, nasıl mutsuz, nasıl yorucu bir ay… Mutlulukların sebebi tabi ki Defne. Hep. En çok. Ama biraz da iş. Yorgunlukların sebebi de, o aynı iş. 7 sene önce, daha neresinden tutacağımızı bilmezken, kendi yaptığımız inşaatlarda PVC pencereye hep karşı olup, kullanmazken ama eski sistem ahşap pencerelerde de hep sorun yaşarken, gözümüzü karartıp, bir ahşap pencere fabrikası kurduk. Yurtdışından makinalar aldık, sistemlerini öğrendik. Bu sürede çok çalıştık, çok emek verdik. Bir sürü bizi mutlu eden tepki aldık. Herşeyden önce, insanlara sağlıklı olduğundan emin olduğumuz bir ürün sunduk. Sonunda geçen hafta ilk defa bu konuda bir fuara katıldık İstanbul’da. Çok yorulduk ama aldığımız tepkilerden sonra doğru yoldayız dedik.

Bu kadar mutlu “iş” gelişmelerinin arasında, içimiz bir taraftan buruktu hep. Fuara hazırlanma sürecinde, uzayan iş saatleri, babayı görmeden uyunan günler… Fuar günleri ayrılıkları… Her anında “iş” i sorguladım. Değer mi dedim. Çok şükür, beni uzun süre Defne’den ayrı bırakacak bir işim yok. Hayatım boyunca, hamileyken de çalışmamayı hiç düşünmedim. Kabullenemedim. Ben böyleydim. İşim, mesleğim de beni ben yapanların bir parçasıydı. Ama içimdeki muhasebe de hiç bitmedi. Hiç de bitmeyecek galiba. Son bir ayda çok iyi anladım.

Son bir ay sadece çalışmadım ama. Durmadan, durmadan ve durmadan konuşan Defne’yi dinledim bol bol. Annem ilk kelimeler gelince çocuklarda, gerisi mısır patlağı gibi olur, pıtır pıtır patlar der hep. Aynen öyle oldu. Ve kızların niye çok konuştuğunu anladım. Konuşarak karşısındaki bazen bezdirip, bazen güldürüp, bazen yıldırıp, bazen cilveyle ama illa ki istediğini yaptırıyor bu sıpalar.

“Yemek yiyorum.” eyleminin çok kibar kaldığı, bulduğunu ağzına teptiğin üç-beş dakikada yanına gelip “Anneeem geeel, dütfen, üzledim!” demesinin,

Dır dır edip zorla televizyonu açtırdığı an, “I-ıh başka film” dediğinde, niye bunun nesi var’ın cevabının “Dede Korkut beğenmiyom” olmasının,

Yemekten önce “gek” isteyip, olmaz deyince, “Anne gek düzeeel! Küfte değil!” demesinin,

Anniee gedi ol, anniee davuk ol, anniee hav ol, deyip sonunda çok yoruldum deyince, “Ama dütfeeen” diye boynunu bükmesinin,

Üstünü başını bir saatte giydirip tam kapıya gelip çıkmak üzereyken, benim üzerimdeki elbiseyi farkedip, “Menim elbise gok.” diye dudak büküp, ağlayıp, zırlayıp sonunda bütün kıyafetini baştan aşağı değiştirtmesinin,

izin vermeyeceğimizi bildiği birşeyi isterken, daha en baştan, boyun 30 derece eğik, dudaklar hafif büzük, ses en şirin bebek tonunda (evet doğru anladın, aynııı 18 yaşında, sarı boyalı saçlı, 30 gösterip, 5 hisseden “Amaaa aşkııım, lütfeeen” diyen kızlar gibi!), başka elbise, başka etek, başka memek, başka oyun istemesinin

başka açıklaması olabilir mi?

 

7 Responses to “ “Defne 22 aylık!”

  1. Nesteren dedi ki:

    Oyy özledik yahu.
    Keşke fuar alanı bizim eve uzak olmasaydı 🙁 Keşke biz de hem sizi hem de Defne’yi görebilseydik.
    Neyse kısmet artık Ankara’ya gelirsek belki birgün birkaç saatinize el koyarız 🙂
    Bizim mısırlar patlamadı ama 4göz bekliyoruz. çok heyecanlıyım.
    bu arada ben bu çalışan annelerin sıkıntılarının çalışmayla alakalı olduğunu düşünmüyorum. Rahme düştüğü andan itibaren vicdan muhasebesi hiç yakanı bırakmıyor.
    Ben içerdeki odada yatarken bile acaba yanında mı olmalıyım, üstünü açmış mıdır diye paranoya yapıyorum. Tv izleyince ya da ağzına azıcık kek depiştirince acaba eksik miyim diyorum.
    ay kısacası hepimiz manyağız. wuhuuu.
    öberim bal yanaklardan.

    • tuba dedi ki:

      Bence de çalışmakla ilgisi yok o vicdan muhasebesinin Nesteren.. Annelik delilik zaten. Sadece, çalışıp çalışmamak “tercih edilebilir” birşey olduğundan ve sen çalışmayı tercih ettiğinden, her gün kendini o seçimden de mesul hissediyorsun. Dışarıda çalışmamayı tercih edenler de kendi tercihlerini sorguluyordur mutlaka. Bu işin bir doğrusu yok ki..

      Siz Ankara’ya bir gelin hele, bir kaç saat ne demek, el koymak ne demek! Hele bir gel de! Gör gününü:))

      24 Nisan’dan itibaren yine fuardayız. Belki Alis Yapı Fuarı’na çok ilgi duyuyor, belki mimar-mühendis olacak çocuk, önünü tıkama çocuumun, mesafeleri sorun etme:) Belki bu defa Defne’yi de getireceğiz, fuar boyunca İstanbul’da olacak.

      Acaba diyorum?! Olur mu ki? 🙂

      • Nesteren dedi ki:

        yaa fuar dediğinin uzaklığı öyle birşey ki, burdan havaalanına gidip uçağa binsek Ankara’ya daha çabuk gideriz.
        Ha ama biz kalacağız, illaki de anadolu yakasında caddede dolaşacağız diyorsan ona okey 🙂

  2. nazli dedi ki:

    Tubacimm senin bidirik çok tatlı, keşke şunları bir görüştürebilsek de karşılıklı saatlerce konuşsalar yorulurlar biraz belki:))

    Ben zannediyordum ki ben yaptığım işi sevmiyorum ondan hep sorgulamam, sen işini severken de sorguluyorsan demek bu durum/annelik böyledir. Bence zaten çözüm de üretmiyor/çalışmıyor olmak değil flexible saatlerde çalışmak, akşam 8de değil 4te evde olabilmek mesela, çok mu şey istiyorum… ahh ah neyse başlamiyim şimdi ben:)

    Buarada çok sevindim, kendinizin geliştirip büyüttüğü bir işin beğeni toplamasına, işlerin iyi gitmesine. Defne şans getirmiştir 🙂

    Çok öperim

    • tuba dedi ki:

      Ben de çok istiyorum hem seni hem Alya’yı görmeyi! 24 Nisan’da yine İstanbul’dayız ama yine fuarda. Belki denk getiririz, neden olmasın? 🙂

      Benim saatlerim de kendi işimiz olduğu için esnek, bazen deli gibi, bazen daha az çalışıyorum ama yine de kalbimin bir kenarı azıcık buruk hep. Ama çalışmasam da mutlu olamazdım, biliyorum. Umarım senin de çalışma saatleri uygun, sevdiğin bir işin olur yakın zamanda. Herşey daha keyifli olur….

      İş için söylediklerine çok teşekkür ederim. İnsanın her aşamasını gördüğü bir şeyin, iyi sonuçlarını görmesi gerçekten mutluluk verici.. Kesin defne’nin şansı, her gün şükrediyorum halimize:)

      Kocaman öpüyorum ikinizi de!

  3. my little world dedi ki:

    Ben bile gurur duydum işinizle,tebrik ederim Tubacım.Kazancınız bol olsun,başarılarınız artarak sürsün inşallah..
    Çalışan anne olmaya gelince,aynen senin gibi düşünüyorum;ben çalışmalıyım.Vicdan muhasebesinin işle güçle ilgisi olmadığını düşünüyorum ben de.Zira sömestrda, yaz tatilinde ev annesi olarak geçirdiğim uzun vakitlerde de vicdanım hiç rahat değil.Annelik hep bir yetersizlik hissi zaten.Bağışıklık kazanmak gerek o iç sese..Bi sus be deyip işine gücüne bakmak lazım:)
    Sonra Defneciğim;nasıl özlemişim.Bol fotoğraflı postlar beklemekteyim hasretle:))

    • tuba dedi ki:

      Çok teşekkürler Nuraycım, arada böyle işle ilgili gelişmelerin olması motive ediyor insanı gerçekten… Ama o iç sesi susturmak mümkün değil de dediğin gibi bağışıklık kazansak bari. Bi sus demenin yolunu bulursan bana da öğret:) Bol fotoğraf çekince, bol fotoğraf da koyacağım inşallah! Sen de öyle bırakıyorum, gidiyorum diye bizi korkutma, tamam mı:)

tuba için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir