Doğa 10-11 aylık!

IMG_2039

Doğa 10’u pas geçip 11 oldu! Yok yav, o pas geçmedi de anası geçti galiba. “Sen bu çocuu eziyosun, ablasına sayfalarca methiye düzüyodun, buna Yarabbbi şükür” diyen başta annem olmak üzere tüm sevdiklerimi selamlıyor, önümüzdeki maçlara bakalım, lütfen stres yapmayalım, yaptırmayalım diyorum.

Defne’nin bu zamanlarında her iyi ya da kötü durumda, kitaplar, yorumlar, destek olmalar, köstek olmalar, illa bir gidişata müdahele ediyorduk. Müdahele ağır oldu belki ama illa olaya bir iştirakımız oluyordu. Vay kaç aylık oldu, yatağında mı uyuması gerek, yok 11 ay geçti, brokoli de yemesi gerek, ay sosyalleşmesi lazım, şuraya mı götürsek, aman niye emeklemedi çalıştırsak mı, dişi çıktı fırçalasak mı? Doğa’da yeni, zamane “modern” ebeveynlerinin yapması gerektiği gibi, sürece iştirak etmiyor, yalnızca O’nun büyümesine eşlik ediyoruz. Vayyys, ne havalıyız di mi be? Yalan yav. Küllüyen yalan. O, güle oynaya, ağlaya bağıra, düşe kalka, bazen sinirden saçımızı yoldurarak, bazen kahkahalar attırarak büyüyor. Biz de seyrediyoruz, herşeyi de bilerek yapıyormuş gibi hava atıyoruz. Üstüne bir de zamansızlık ve “tecrübeli!!!” ebeveynliğin verdiği boşvermişlik eklendi mi, değmeyin keyfimize!

Arada “bilinçli!” ebeveynliğimiz de dürtmüyor değil, dürtüyor ama biz Güney’le konuyu sorgulamaya çalıştığımız bir dakika içinde ya biri bir yerden düşmüş oluyor, ya öbürünün çişi gelmiş, ya kardeş kavgası patlak vermiş…

 

Tuba: Aşkım, bu zıpa 11 aylık oldu, bir ara yatağına geçirecek miyiz, yoksa evlenene kadar bizimle mi yatacak?

Ortam sesi: Pat, güm, hop, iayyyyyyyyyhhhhhh! Annnnnneeeeeee!!!!

Güney: Salla bebişim, çocuk düştü koşşş!

 

Güney: Hani bu cücük olana, en azından bir yaşına kadar tatlı tuzlu vermiyorduk, Defne’de iki yaşına kadar nefer olmuştun, nooollldu? Elindeki çıbık kraker mi onun?

Ortam sesi: Gııııırrrrrrrccc, çat, cıızzzzzzzztttt!

Tuba: Leyyyyn, yemişim çıbık krakeri, Doğa yine DSmartı ele geçirdi kooooşşş!

 

Tuba: Aşkım, Doğa’nın her yaptığına şakşakçılık yapmayacakmışız, olaya sadece tanıklık edecekmişiz, bir de annecim-babacım diye konuşmayacakmışız, bir de yapmasını istemediğimiz şeyleri ısrarla yapıyorsa, ilgi çekmek içinmiş, soğukkanlı davranacakmışız, bak Ayşe Arman röportaj yapmış, Özgür abi ne diyormuş, gurur duyuyorum demek de yokumuş, bir de…..

Güney: (O anda TV sehpasına tutunup, sıralayarak son hız Dsmart kutusuna giden Doğa’ya hitaben) Oyyyy afferin benim yakışıklı oğluma, süpper kalktın, seninle gurur duyuyorum babacım, harikasın da lannnnnn gene mi DSmart’a gidiyorsun eşşek sıpası, bak bir daha dokunursan dayağı yersin ha, hayırrrrr, haaa-yır, ha-yır!

 

Hemen ayyy iğrenç anne-baba yaftası yapıştırma. Bile isteye çıbık kraker vermiyoruz ama evde yaşayan 4 yaşındaki velet, çikolatayı yiyip, kağını sehpada bırakınca, küçük olan, boş paketi alıp yalayıp, mutluluktan ağzı kulaklarında yakalanabiliyor bize. Gel de engel ol.

 

Emekleme,  yeme-içme, boy, kilo herşey yolunda şükür. Ya da bize öyle geliyor. Zira Defne’yi her ayın illa 19’unda doktora götürürdük de, Doğa’yı(5’inde doğmuştu), önce 10’u, sonra 15’i, sonra 21’i derken doktora bile götürmüyoruz yeminle. Çok şükür bir ihtiyaç da hissetmiyoruz. Birgün yediğini öbürgün tükürüyor, bir giydiği 1 ay sonra kısa geliyor, tutunup kalkıyor, tek elinden tutunca yürüyor, ohhh yeaaah doğru yoldasın dostum diye gazı veriyor, hayatımıza devam ediyoruz. Hatta doktor muayenesine vereceğim milyorları, doktora götürmediğim aylar Doğa’nın hesabına yatırayım da hak geçmesin diye düşünmüştüm de, o paracıkları bir ara Zara’da harcayıvermişim. Hak geçmiş sayılmaz değil mi? Mutlu anne, mutlu çocuk diye bas bas bağırıyor psikologlar, pedagoglar. Aç, oku lütfen!

 

Doğa’nın 10-11. ay olayı, ne yeme içme, ne emekleme-yürüme, gittikçe kıvrılan sarı saçları bence! İnsan, iki lüleye aşık olur mu? Oluyormuş.

 

FullSizeRender

Ve kardeşlik mevzuları…

Bazen delirsem de, o ikisinin birlikte güldükleri, birlikte eğlendikleri, birlikte kudurdukları anlar var ya…

Hep çok konuşurum, konuşuyorum.

O an susuyorum. Dilimde sessiz şükür.

(Tabi kesin bir de telefon elimde fotoğraf çekiyorumdur, ama lütfen yüzüme vurmazsan, olayın romantizmini bozmayalım.)