Ben buralarda yokken Defne 3 oldu!
Hiç kıvıramayacağım, yalan söyleyemeyeceğim, ben bu kızı gün geçtikçe daha çok sevdim. Doğduğu gün böyle bir aydınlanma falan gelmedi bana. Daha ziyade bir ne halt edeceğim duygusu, bir korku. Tabi ki heyecan, mutluluk, aşk, sevgi var, olmaması mümkün değil, ama arka fonda hep bir acabalarla. Sonra her geçen gün, birşey daha ekledi bize, ilişkimize. Söylediği birşey, gülerken ağzının kenarındaki bir kıvrım, keki nasıl sevdiğini bilmek, hayatımızı birbirimizle paylaşmak ve sohbet etmek, şaka yapması, şakadan anlaması, kokusunu daha da çok tanımak, didişmek, barışmak, beraber kahkahalar atmak, anne-kız amaçsızca gezmek, pazara, metroya, Güvenpark’a, Eymir’e, Kuğulupark’a, Odtü’ye, İkea’ya gitmek, ortak bir sırrımız olduğunda gözlerinin parlaması… Daha bir milyon şey. Ben Defne’yle yaşadıkça çoğaldım. Onun da bir kişiliği olduğunu gördükçe, ne kadar benzediğimizi ve nasıl da hiç benzemediğimizi keşfettikçe heyecanlandım. Tamam, hormonlar coşmuş olabilir, ben hisli mandaya bağlamış olabilirim ama çok seviyoruuuuum ulan! İyi ki doğdu, iyi ki benim kızım olarak doğdu, iyi ki Defne şimdi olduğu insan, iyi ki komik, iyi ki eğlenceli, iyi ki az buçuk deli!
Doğumgünün için nasıl süslemeler, nasıl bir pasta istersin dedim. Süsler dondurmalı, kağıtlar balonlu, pasta hem dondurmalı hem aslanlı olsun dedi. Hiiiç dayatmacı olmayan, ama bal gibi de, mimarım oolum ben, öyle karışık konsept falan gelmez bana, az çoktur çocuum dayatmacısı anne hissiyatımla, en yumuşak sesimle, aaa Defnecim, bunlardan birini seçsek, süslemeleri, kağıtları, pastayı birbiriyle uyumlu yapsak daha güzel olmaz mı dedim. Hayır, daha güzel olmaz dedi. Eğer süslemeleri dondurmalı, kağıtları balonlu, pastayı da hem dondurmalı hem aslanlı yapmazsanız, bir daha iyi ki doğdunumu sizinle kutlamam dedi. Neyyyy dedim? Kreşte iki tane arkadaşı oldu diye totosu kalktı zaar. Akşama parka gidelim, öbür gün bilmem ne cafenin çimenlerine gidelim falan diye planlar yapıp, bize söylüyorlardı da, ben tehlikenin farkına varamamışım. Ulan ben elinden tutup götürmesem, parka gidemezsin, ne doğumgünü kutlaması, bu neyin özgüveni diyemedim. Yemedi. Belli mi olur, bugün yalnız başına parka gidemez diye havalara girerim, posta koyarım, yarın öbürgün huzurevinin kapısında yolunu beklerim. Neme lazım, ben işimi garantiye alayım da.
Pastayı yapacak kızcağıza, şöyle pastel renklerde bir pasta istiyorum, uçuk maviler, toz pembeler, mint yeşilleri, böyle bahar gibi olsun, yaz gibi olsun, üstünde bir de dondurma olsun diye anlattım da anlattım, sonra da utana sıkıla ekledim, şeyyy yanına da bir aslan şeyedebilir miyiz, küçüğünden de olsa diye.
Sonuçta herşey onun istediği gibi oldu mu, oldu.
Bir sürü sevdiğimiz insan, bizim için, Defne için toplandı. Bazı çoook sevdiklerimiz, bizim için çok uzak yollardan geldi.
Çocuklar delice kudurdu mu, kudurdu.
Bir sürü kavga, çıldırma, bağırış çağırış koptu mu, koptu.
Aşk, kan, gözyaşı, kahkaha, çığlık bol muydu, boldu.
Demek ki herşey süper oldu!
Pastayı üflediği andan itibaren, üçün bittiğine inanıp, bir türlü kabul etmedi, 3 olmayı. Bu aralar 3.2 yaşında olduğunu söylüyoruz, seviniyor garibim, çaktırma!
Ben doğurduysam, ben yumulurum!
Havalar 1500 başlarken olaya, bir İkea tüneli bitirdi herşeyi. Saçı, başı, totoyu, kafayı dağıttı!
Hediye gelen flüt-zurna olaya son noktayı koydu!
Hüsnü Şenlendirici olarak başlayan müzik hayatı, Ciguli olarak sona erdi.
Hadi herkese bizden gelsin o zaman Ciguli’den!
Şarkıcı karısı Binnaz,
Kumarcı karıcı Binnaz,
Esnaf karısı Binnaz,
Binnaaaaaz, Binnaaazzzz….