Defne, Berke’yi benden çok sevme. Stop.

t3

Bir bayram daha geldi geçti. Tevellütüm “Ahhh ahhh nerede o eski bayramlar? Bizim zamanımızda böyle miydi, bayramlar bayram gibi yaşanırdı.” diyecek kadar eski olsa da, ruhum henüz 30 sınırını geçtiğini kabul etmeye takribi 3 senedir hazır olmadığı için, hiç o muhabbete girmeyeceğim. Ha bir de yüzüm yok. Zira ilk çocukluk dönemlerimden beri bayramın her türlü ritüeline bizzatihi söylenmiş, büyüdükçe söylenmekle kalmayıp “Banane yaa bayramdan, ben evde kalıp Tv’de dünyanın en saçma programlarını izleyeceğim, ayrıca ablamla günde 24 saat, ay Mithat bana şöyle dedi, sonra ben de ona gerizekalı dedim, sonra o Özge’nin kotu çok güzel, şuradan almış dedi, ben de ayyy o mağaza çok salaaak, dedim muhabbetlerini yapmaya devam edecek 25. saat  peşine düşmüştüm. Hem niye el öpüyorduk, pis mi temiz mi belli bile değildi. Hem biliyor musun Avrupa’da el öpmek yasakmıştı! Daha 5-6 yaşlarındayken karşıydım sisteme. Elimize bir poşet tutuşturup, salıyorlardı mahalleye, şeker toplayın diye. 80 ortalarının Kayseri’sinde, bir bayramda, kapıya zilyon çocuk geldiği için ev sahibi teyzeler pek kalite peşinde değillerdi. Aynı somruk şekerin değişik renkleri! Somruk şeker ne deme, aç interneti bak. Ha bak hakkını yemeyeyim, bir tane “daima çikolata veren teyze” vardı, onu da çikolata veriyor diye kapısını günde üç öğün çarpı mahallenin tüm çocukları kadar sayıda çalarak kendisini delirtmiştik. Hem biz fakir miydik, evimizde şeker yok muydu niye topluyorduk başkalarından? Zannımca analarımız babalarımız fakir değil, çocuklarını sosyalleştirme peşinde örfüne adetine bağlı insanlardı. Tabi o zaman “sosyalleşme” diye bir kavram yoktu. Anne ben sosyalleşeceğim desem annem arkamdan terlik fırlatırdı. Lavanta kokulu mendil arası harçlık mı? Valla ben ona hiç denk gelmedim, ya şehir efsanesiydi, ya da ona hakikaten tevellütüm yetmedi. Halbuki o gizemli para iyi bir motivasyon aracı olabilirdi.

Ergenlik zaten en fenası. Hergün gördüğüm anneanneme niye gidiyordum, senin teyzen olan ama niyeyse halam dediğin, adının yıllar sonra Fatma olduğunu öğrendiğim, senin Fatik halana, aslen Fatma teyzene gitmesek olmaz mıydı, Gıyasettin dayının adını bile söyleyemiyorken, nasıl sohbet edebilirdim. Ev baklavası üstü, şerbet içmekten, gezdiğimiz 10. kapıda ortaya kusarsam bu kimin suçu olacaktı? Bir de iade-i ziyaret vardı ki, neyin iadesi ulan yeter be yeterdi!

Annelik beni fena bozdu ya. Nerede o eski bayramlar? Nerede o herşeye muhalefet eden, dırdırcı halim? Artık bayramlarda, bende bir bayram havası! Bu bayram Mersin’de sabah erkenden kalkıp, bayram namazından gelen babamın elini öpmek için hepimizi sıraya sokup, el kadar Defne’ye bile herkesin elini öptürdüm. Topu topu 7 kişiydik ama olsun. El öpme merasimi esnasında “Bugün bayram, erken kalkın çocuklar, üzmeyin anneniziiii” diye şarkı söylediğim de rivayetler arasında ama yuh artık o kadar da değil!

Hep reklamlar yapıyor beni böyle. Daha bir ay önceden şekerini alıp, acıklı müzikle torunlarını bekleyen dedeyi göre göre, rüyamda daha bir ay önceden herkesin elini öpmeye başlıyorum. İtiraf etmeye utanıyorum ama serde bir de bencillik var ki sorma gitsin. Toto korkusu da diyebiliriz. Ulan bizim de çoluğumuz çocuğumuz var, yarın öbür gün bayramda, Defne gelip elimizi öpeceğine, yılda bir tatilim var, onda da Berke’yle Venedik’e gidip romantizm yapacağız derse! Ah ulan ya derse! Etme bulma dünyası, karma ne dersen de, neme lazım bu riski göze alamam!

Elleri öpüp, harçlıkları kapıp (neyseki mendil arası rüya paralara muhtaç etmeyen ailemiz var, çok şükür!), annemizin hazırladığı kahvaltıyı insanlıktan çıkarak yedikten sonra, Mersin’de hiç akrabamız olmadığını farkedip, komşu, eş dost herkesin de tatilde olmasıyla kendimize geldik de kendimizi havuza ıslayıp, normale döndük. Hayır, daha ergenlikten çıkalı kaç gün oldu, aslımızı inkar edecek değildik ya!

Bayramı kadife elbise altı rugan kırmızı pabuç yerine bikini, parmak arası terlikle geçirdik ama bak valla bayram ruhuna ucundan da olsa dahil olduk. Duydun değil mi karma? Defne de elimizi öpecek değil mi karma? Berke’yi bizden çok sevmeyecek değil mi karma? Karma?

O reklamları da yayınlamayın arkadaşım ya! Anneyiz heralde şurada! Bir nevi hisli manda!

Hepinizin geçmiş bayramı kutlu olsun…

 

2 Responses to “ “Defne, Berke’yi benden çok sevme. Stop.”

  1. Ceylin'in Annesi dedi ki:

    Hepimiz bir hisli manda, hepimiz bir Berke korkusu yaşayan gençliğin sonlarına geldiğini düşünerek yaşlılığından korkan ebeveyniz.
    Ama yine de genciz daha, ben mesela 83 doğumluyum, bu yıl 30’a gireceğimi iddia ediyorum, kimse kabullenemiyor.
    Oldum olası bayramlarda Keşan’a gidip Anne tarafımdan tüm ailemle birlikte olduğum için Bayramları da o bayram sofralarını da curcurnayı da çok sevmiş biriyim. Ki hala bayramda Keşan’dayız biz. Erikli yakın, tüm Saroz Körfezi dibimizde, bunun da etkisi var tabi 🙂
    Ama O bahsettiğin hissiyatı yaşıyorum içimde. Bizler orta kuşak olarak aile ve bayram gibi değerleri çocuklarımıza öğretirsek, onlar da örf adetler içlerine işlemiş insanlar olarak çocuklarını alıp bize gelir, bizi yazlıklarımızda boynu bükük bırakmazlar. Bırakmazlar dimi 🙂
    Defne cimcimesinin de senin de bikinli parmak aralı az da olsa el öpmeli geçmiş bayramınız kutlu olsun 🙂

    • tuba dedi ki:

      Çok teşekkür ederim Fatoşcum, sizin de geçmiş bayramınız kutlu olsun. Şu 2 senelik annelik hayatıma kadar “anne olunca anlarsın” sözüne fena gıcıktım ama evet ya anne olunca anladım:) İnşallah çok çok mutlu olsunlar ama bizi de unutmasınlar eşek sıpaları:)

Ceylin'in Annesi için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir