Defne 19 aylık!

Standart gelişim raporunu bildiriyorum!

Uyku: Öğlenleri bakıcısı yatağına koyup, yanında oturuyor ve Defne uyuyor(muş)! Evet kendi kendine. Bizimle? Elbette ki hayır. Akşam uyku mesaisi en az bir saat süren; kudurma, kahkaha, acı, gözyaşı, çığlıklar, şakalar, oyunlar, şarkılar içeren bir delirme senfonisi. Ama evet, tabi çocuğumuz bizi çoook seviyor, bizden ayrılmak istemiyor, ondan uyumak yerine delirtmeyi seçiyor. Değil mi evladım, çok sevdiğinden değil mi çocuğum, yoksa bize bir garezin yok değil mi kızım? (Buraları dişlerimin arasından tıslayarak söylüyor gibi mi göründüm? Evet, tam da öyle söylüyorum da ondan 🙂 )

Yemek: Yemek saati animasyonu bir miktar şekil değiştirdi, olgunlaştı -çok şükür-. Artık kafamıza huni takıp delirmiyoruz da, boyama yapıyoruz, çıkartma kitaplarıyla yapıştırma yapıyoruz. Yapıyoruz, ediyoruz diye bahsediyorum, öyle sevgi kelebeği olup, çocuğundan kakamızı günde 3 kere her yemekten sonra yapıyoruz diye bahseden annelerden olduğumdan değil, bu aktivite illa ki 3 kişilik olduğu için. Baba çıkartacak, Defne elinde tutacak, anne “Aaaa Defne, eşeği yapıştıracak yeri buldun mu, aferiiin sanaaa!” diye şakşakçılık yapacak, Defne de arada lütfedip yiyecek! Hasta yada iştahsız olduğu dönemlerde iştahı çok kötüyken kalan zamanlarda normal. Kilosu biraz az, boyu biraz fazla ama minyon olacak deyip geçiyoruz.

Dil gelişimi: Şöyle konuşuyor, böyle telaffuz ediyor, üç kelimeli cümleler kuruyor! Mu? Hayır. Ama çok komik zamanda, çok komik şeyler söylüyor. Hala çiş yapanları gelip salonun ortasında “Baba çişşşş” diye anons ediyor, aynı kelimeleri sonunda nokta, sonunda soru işareti, sonunda ünlem ifadeleriyle kullanarak işini hallediyor.

Sosyal gelişim: Bebekken herkese gülücük attığından ve Türk insanın yanaklı, tontik, yuvarlak kafalı bebeklere zaafı olduğundan, her iki adımda bir, biriyle zorunlu sosyalleşirdik. Sonra araya “huysuz ve suratsız” dönem girdi. Kilolar ve dolayısıyla tontiklik de gitti. Sevene tıslıyor, gülene hırlıyor, herkesten utanıyordu. Bu aralar eskiye döndü. Yine herkese seri şekilde öpücük atıp ele sallayarak gezdiğinden, özellikle 20 yaş civarı kızlar (hani, ayyyyyy şuna baaaak Buseeee, ne tatlı yaaaa, diye bağırarak konuşan seri) ve bilumum yaştan erkeklerin gönlünü fethediyor. Hani yeğen gezdirip kız tavlama sanatı vardır ya, tam o sanata aracı olacak kıvama geldi! ayrıca bu güleryüzü, bize bedava poğaça, bedava profiterol, bedava patates kızartması olarak geri dönüyor. Gittiğimiz yerlerde, kendi kendine gezmeye çıkıp elindenbir tabakla dönüyor. E, tabi bizim de işimize geliyor. El kadar çocuk koca profiterolü tek başına yiyecek değil ya, ancak tadına bakıyor. Biz de neyseki israf etmeyen bir aileyiz, icabına bakıyoruz:)

Bazen kızıyorum, dişlerimin arasından tıslayarak konuşuyorum, bolca söyleniyorum ama çok da gülüyorum, eğleniyorum, mutlu oluyorum.

Seviyor muyum? Çooooooook!