Oyun grubu mu? !

Anne olduğumdan beri, kendimi eleştirdiğim, yanlış mı yaptım acaba diye kendimi sorguladığım, birgün kendime “Afferin bu işte bayağı iyisin” diye gaz verip, ertesi gün “Deli misin, napıyorsun?” diye kendimden hesap sorduğum, tükürdüğümü yaladığım, acabalarla boğuştuğum milyon konunun yanında baştan beri ve istikrarlı bir şekilde kendime güvendiğim, doğru yaptığıma inandığım, kendimi sorgulasam da kendime laf sokacak bir taraf bulamadığım -öyle çok konuşan ve benimle sürekli didişen bir iç sesim var ki, bana laf sokmadığı bir konunun olması mucize!- nadir konulardan biri, Defne’yi iyi havada, kötü havada, ama az, ama çok açık havaya çıkarmak.

Daha bebekken ve Ankara’nın buz gibi soğuğuna rağmen, sarıp sarmalayıp, güzelce giydirip çıkarırdım, büyüdükçe zaten kendi bağımlı oldu açık havaya. Hergün aynı saatte çıkmaya alışınca, o saatte kapıyı aşındırmaya başladı zaten. Hatta o bay bay’ın hevesine ayakkabılarını ayağına geçirmeyi, atkıyı kendini öldürecek gibi boynuna sarmayı, beresini tek gözünü kapatacak şekilde kafasına geçirmeyi öğrendi.

Yakınında park olan, bahçesi olan bir sitede yaşıyoruz ama malum ortam Belgrad Ormanı da değil. Yine de gördüğü 3 köpek, 1 kedi, 10 kuş, tüm engellemelere rağmen mıncıkladığı ateş böcekleri, peşinden koştuğu kelebek, ısrarla çok güzel olduğuna inandığı ve avuçlayıp en değerli hazinesi gibi baaaaak diye bana getirdiği sümüklü böcekler -hadi salyangoz diyelim, daha sevimli duruyor- ve hatta arada gücünü kontrol edemeyip kabuğunu çıtlattığı ve içi çıkmış, ayyy devam edemeyeceğim, işte şehir hayatının üç beş hayvanı bile onu inanılmaz mutlu ediyor.

Ama Defne büyüyor. Ama Ankara çok soğuk. Eskiden 1 saat bile çıksa yeterken, şimdi daha çok uyanık zamanı olduğu ve evde sıkıldığı için daha çok dışarıda vakit geçirmek istiyor. Defne’nin vücudunda 10 santimetrekare açıkta bırakan astromontundan birer tane bakıcıya ve bana da bulana kadar, daha fazlası çok zor:)

Bir buçuk yaş kontrolünde doktorun “Defne hareketli, sosyal ve algısı açık bir çocuk, bakıcıyla tek başına evde çok sıkılır kışın, bir oyun grubu ya da kreş düşünün bence.” tavsiyesiyle, önce aaaayyy benim çocuğumun algısı da çok açık, hem sosyal de, bana mı çekmiş diye totom tavana vurup, havalara girip, herkese anlattıktan sonra, normale dönüp, normal bir insan gibi düşünmeye başladım. Ve aklıma kocaman bir soru takıldı! Oyun grubu ne ya? Şimdi birileri Defne’yle oynasın diye her gün aynı saatte aynı yere götürüp, aynı insanlarla muhattap olup, üstüne bir de para mı vereceğiz? Dünya bu kadar saçma bir yer olmamalı! Ben şehir insanıyım, imkanım olsa New York’ta yaşamak isterim, ama ruhumun bir tarafı da gayet köylü, tek göz evimiz, traktör süren kocam, bir ev dolusu çocuğum olsun, hava aydınlanınca sokağa çıksınlar, hava kararınca kucağında kuzuyla eve gelsinler, kuzuyu o gece pişirip yemezsek, sarılıp yatsınlar, ben de şehirli kadınların arkasından atıp tutayım, ay çocuk büyütmekte ne var, bir taneye bakamıyorlar diye! Beş yıllık planımızda köye de New York’a da taşınma ihtimalimiz olmadığından oyun grubu ihtimalini tekrar değerlendirmeye karar verdim.

Beş çocuk hadi oynayın dediğimiz için yerde oynarken, beş anne kenarda oturup “Ay bizimki kakasını taa 6 aydır söylüyor, aa öyle mi bizimki de 8 aydır yemeğini kendi yiyor, o da birşey mi bizim ki sayı sayıyor, okuyor, yazıyor, raksediyor!” muhabbetleri mi yapacağız, dur o zaman ben biraz çalışayım, notlarıma bakayım, ne taraftan bastırıp üste çıkayım, dur ya haftada üç gün o kadınlarla buluşacaksam ne giyeceğim, hemen alışverişe koşayım, ay şimdi haftada üç gün saça da fön çektirmek lazım, en güzel, en genç, en çıtır anne ben olacağım uleyyyn gelgitlerini yaşarken, evimize yakın, kreşte varolan 18 ay grubuna haftada 3 gün ikişer saat katılabileceği, annesiz, kocaman bahçesinde tavuklar, horozlar koşan, kaplumbağa ve tavşanla oynayabileceği ve bunun için üstüne para vereceğimiz (!) bir kreş-oyun grubu buldum! Tam karar vermedim ama niyetim var. Ah o doktor. Yok algısı açık, yok sosyal verdin gazı.

O beş kadın da kendilerini yesinler artık! En güzel, en genç, en çıtır anne benim işte.