Defne Ç. Bir Ankara Bebesi

İlk kelimeler çıkmaya başlayınca ağzından bir heyecan oluyor tabi. Ciddi bir heyecan. Hatta biraz abartılı bir heyecan. Çocuğun ağzından A çıksa “Anne mi diyor oolum bu?”, kafasına göre sıkıldığı için “ba ba ba baaa” diye sesler çıkarsa “Hahaaayt ilk baba dedi!” diye cümle aleme duyuruyorsun. Mam-ma dedi, ehh ehh dedi, al dedi, ver dedi derken akşam telefonda annenle şöyle bir konuşma yaparken yakalıyorsun kendini:

T: Defne konuşuyooor!

A: Öyle mi ne dedi?

T: Anneee, Defne anne dedi!

A: Aaa gerçekten mi, anne diye açık açık söyledi mi?

T: Ya tam açık değil de anniiiaaa dedi, ya da annn-ni ya da öyle birşeyler.

A: Peki bir kere mi dedi, hep mi diyor?

T: Yani hep derken, hep anniiieaa demiyor, ama arada bir, dün dediydi, bugün dedi mi ki, diyor ya, Gamze (bakıcı)söyledi. Bak valla.

Sonra cümle aleme ispat dönemi başlıyor. Hadi Defne anne demiştin ya kızım, bir daha de. Bak baba diyorsun ya ne güzel, söyle de baba duysun. Dede de evladım dede. Papağan diyordun ya eşek sıpası geçen gün papağan diyen su diyemez mi rezil etme beni şurada. Hah ne güzel, evet, geeeel, alll, veeerrr. Düşşş- tü derken ş’lerde tükürme çocuğum. Gel, git.. Mütemadiyen ıhh-ıhh-ııh. Ihh demesene Defnecim, göster bebeğim, hadi söyle istediğin şeyin adını. Tut, attııı, dede, gittiii, tediiii, havhavhav’lar çoğaldıkça havalara giriyor haliyle insan. Ağzından çıkan her kelime fonetik olarak öyle doğru, gramer olarak öyle yerli yerinde geliyor ki sanırsın, bağlaya bağlaya paragraflık cümle kuruyor. O incenik sesiyle de güzel güzel telefuz ettikçe her kelimeyi, içinin yağları eriyor. Sanki karşında Güler Kazmacı..

Ta ki içindeki Angara bebesi ortaya çıkana kadar!

Oturuyor musun koltukta, gak, toka mı var elinde hemen dokayı dak, elinden tutmaya mı çalıştın yolda bıraghhh, fularını mı gördü dolapta, çok heyecanlı bir sürü dak dak dak, karnı mı acıktı, gek yap, oyuna mı çağırıyor seni geh geh!

İnsanda bir hayalkırıklığı, bir kendini sorgulama süreci oluyor tabi! Hayır, gayet kibar bir aileyiz, ne olmuş yani Maraşlıysak, Kayseriliysek- hayır Gayserili değiliz tabi ki- bildiğin İstanbul Türkçesi konuşuyoruz ailecek. Bakıcı dersen, kızcağız düzgün düzgün konuşuyor, ne şive, ne birşey. Hem benim babam edebiyat örtmeni ooluum! Ne oolum mu dedim, yok canım, ağzımdan kaçmış, güzel arkadaşım diyecektim. Ben şiirlerle, romanlarla büyüdüm diyecektim. Babası desen, bir Orhan Pamuk olmayabilir, Nobel’e aday olamamış olabilir, bilimkurgu kitapları hortlayana kadar, Cin Ali’de kalmış olabilir, ama Asimov’un Vakıf serisini bir çırpıda okudu valla! Dile kolay 7 kitap. Hem bana da anlattı biraz, bildiğin anlamış yani. TV karşısında, yemekte, uyumaya 5 kala, gözünün biri kapalıyken, ayıptır söylemesi WC’de falan okuyordu da insanın pek inanası gelmiyordu, anladığına.

Hayır şu nezih aile ortamımızda utanmadan gek diyorsun ya Defne, cık cık cık hiç yakıştıramıyorum.

Boşuna Defne Ç. dememişler demek ki sana.

Yarın öbürgün “Gak da gek yap kadın” demesin de. Ben ondan korkuyorum:)